31 Aralık 2013 Salı

ÇOCUKLAR İÇİN BERE

    Evet yeni yıl geldi, çocuklar için bu tür günlerin önemini bir arada olmanın keyfini yaşatmaya çalışıyoruz.Bu sene çocuklar da katıldı aile arasında yaptığımız çekilişe .Defne çekiliş sırasında çok heyecanlı olmasına rağmen oldukça komikti :) . Babasının çektiği isme çaktırmadan baktı ve "aaa baba sana Azra çıktı " dedi, okuma bilmiyor ama harfleri tanıdığı için  biliyor. Tabi dediğini duydukları için eşim tekrar çekmek zorunda kaldı.Sonra kendi çekti bana gösterdi " anne bana kim çıktı ?  " "sonra söylerim kimse duymasın " dedim.Babasının yanına gitti ısrarla O'na kimin çıktığını sordu.Ben de bir isim at dedim çaktırmadan.Ama tesadüfün bu kadarı eşim Defne'ye çıkan ismi söyledi ve Defne yine bağırdı "hayır olmaz O bana çıktı " Yani ben söylemediğim halde yine anlamış kimin çıktığını . :)
     Yarını hepimiz gibi dört gözle bekliyorlar.Dolayısıyla O'nlar için küçük sürprizler  hazırlıyoruz bir yandan.Ben de yiğenlerim ve Defne için örgü bere yapmaya karar verdim.Çiçek modellerini internetten aldım ve üç tane cici bereler yaptım.Yarın hazırladığımız sürprizleri bakalım beğenecekler mi ?







   YENI YILINIZ KUTLU OLSUN......

27 Aralık 2013 Cuma

EL YAPIMI ELBISE 2

   Çocukluğumda annemin bize hazırladığı elbiseleri çok severek giyindim.Büyük çoğunluğu hala aklımda.Bermuda pantolonlar,aşırmalı elbiseler,sutaşı dikilmiş şortlar,başharfimizle ördüğü kapişonlu kabanlar,çizgi film karakterli (çakmaktaşlar) elbiseler,basenden fırfırlı elbiseler.Özellikle bir küçük kardeşimle ,bana aynı elbiseleri dikerdi.İkiz gibi giyinirdik.
     Bir atasözü var bizde "bir kızın hiçbirşeyi benzemese bir kaşık tuz dökmesi annesine benzer" Elbette psikolojide de bir gerçektir çocuklar ebeveynlerini kopyalarlar.Bunlardan dolayı sanırım hazır alması çok kolayken emek vererek birşeyler hazırlamak hoşuma gidiyor.Kızımın okulda yılbaşı partisi olduğunu duyunca alelacele bir elbise diktim.Elbise bittiğinde gece üçtü :) . Çünkü elde diktiğim için  bu kadar uzun sürdü.En yakın zamanda bir dikiş makinası almalıyım.
      Robadan bir elbise ,yaka kısmından tığla örerek başladım , belli bir kısmından sonra şişle örmeye devam edip Roba kısmında kestim.

    Üstüne dikeceğim kumaş ince olduğu için altına  penye bir kumaşdan astar diktim.

Desenli kumaşı kenarlarını diktikten sonra büzdürerek astarlı kısımın üstüne gelecek şekilde diktim. Bu arada örgü olan kısmın üst tarafı delikli olduğu için alttan altına penye kumaşdan kalan parçasıyla atlet de diktim.En üst kısmındaki delikli bölüme aynı iple bürgülü ip yapıp geçtim.Uygun düğme bulmakta zorlanınca imdadıma kızımın oynadığı boncuklar yetişti :) Onları da arkaya dikince elbisemiz bitmiş oldu...


 

17 Aralık 2013 Salı

KARA KEDI AK KEDİ





 Emir Kustirica'nın sevdiğim filmlerindendir Kara Kedi Akkedi .Filmden ziyade filmin isminin çağrıştırdıklarıyla ilgileniyorum şu anda .İnsan belirli bir yaşa gelince hayatındaki insanları bazen eleme ihtiyacı hisseder.Kimi zaman  bir arkadaşındır,kimi zaman mesai arkadaşın,kimi zamanda akraban olabiliyor maalesef ...Maalesef diyorum çünkü ilişkileri idare edebilme,empati yapabilmek, karşılıklı anlayış bu kadar zor olmasa gerek.Aslında elediğiniz insanlar bir zamanlar sevdiğiniz insanlardır .Elbette nefret değil hissedilen (kendi adıma söylüyorum ) ama birşeyler bitip tükenince ne yapsanız da hayatınızda bir daha görmek istemiyorsunuz ve ne dese ne yapsa karşılıklı tahammül sınırlarını zorlar hale geliyorsunuz.İnsanlar topyekün kötü veya topyekun iyi olamaz.Ama aslolan bir şey var ki karşınızdaki sözde Olgun insan tavrıyla size karşı haddini aşmaya başladığında dur demeye başlıyorsunuz.Her insanın bir bam teli vardır mutlaka sanırım benim en büyük hassasiyetim bu, karşımdaki insanlara karşı haddimi bilmeye dikkat ediyorum aşıyorsam da bunu bilerek yapmadığımdan eminim buna rağmen karşımdaki insanların hadsizliğini asla bağışlamıyorum.Mesela benzer durumları yaşarken karşınızdaki insanın kendi durumunu çok doğal birşeymiş gibi lanse edip sizin durumunuzu ahkam keserek yargılaması ne kadar doğrudur?Kendi kafasına göre durumları yorumlayıp sizinle ilişkisini hep rövanş alma durumuna getiren bir insanın olgunluğuna ne kadar güvenebilirsiniz.Bu insanın sözsel olarak ben olgunum,hatalarımı kabul ederim demesi öyle olduğu anlamına gelmez.Size etik dışı espriler yaparken gösterdiğiniz tepkiyi çok alıngansın diye yaftalamak Olgun insanın yapacağı bir şey değildir.Böyle diyerek yaptığı aşağılamaları mübahlaştırdığını zanneder , kendi algılarınızda bir sorun olduğunu düşünürsünüz oysa yanınızda olan insanlar da ne hikmetse aynı şeyi algılamışlardır. Hatalarını kabul eden insan özür dilemesini bilir değil mi? Ama ne hikmetse yine bu insan bırakın sizi hayatında hiç kimseden özür dilememiştir.Şimdi bu insanın ben hatalarımı kabul ediyorum demesi size ne kadar samimi gelir ? Şu bir gerçektir herkes kendince haklıdır,insan hangi tarafı dinlerse O'na hak verir mutlaka.Iki tarafı dinlediğinizde ise şöyle dersiniz iki tarafında haklı olduğu taraflar var.Bunun anlamı şudur o anda iki tarafın da birbirine objektif ve sağduyulu yaklaşmadığını gösterir.Bu karşılıklı empati yapılmadığını ortaya koyar,karşınızdaki insanın incinmişliklerini görmezden geldiğinizi gösterir çünkü kendinizle o kadar meşgulsünüzdür ki isteseniz de göremezsiniz zaten.Elbette seviye düşmüş noktaya gelir o saatten sonra karşılıklı olarak yaşadığınız tüm güzel olayları hiçe sayarak bir daha görmek istemiyorsunuz.
    Kara kedi ak kedi aslında içimizde, hangisi daha çok konuşuyorsa o kazanıyor.....










16 Aralık 2013 Pazartesi

YÖRESEL ATASÖZLERI

   Doğup büyüdüğüm yörenin izleri yaşamımda özel anlam taşır her insanda olduğu gibi, Kars'ta doğdum annem Kafkas göçmeni bir aileden geliyor,babam da Karadeniz'li bir aileden.Ailem ben bir yaşındayken Iğdır'a yerleşti,altı sene orada yaşadıktan sonra İstanbul'a geldik.Bu sebeple yöresel konuşmalar,doğal şiveler çocukluğumda kulağıma yerleşti.Doğal sohbet ortamlarında söylenen deyim ve atasözleri de özel anlam taşır benim için, bunlardan aklıma geleni yazayım dedim,bu arada yardım da istedim sağolsun Funda'cığım Almanya'dan bana yardımcı oldu çok güzel atasözleri gönderdi bana.İçinde bulunduğu konuya temsil getirilirken yaşamımıza yerleşmiş atasözleri....





1-Gül idi gülüstan oldu.
 (Sanki çok güzeldi de son haliyle daha güzel (!) oldu )
2-Utan utanmazdan,gorh gorhmazdan.
(Utanmayan insandan utan,korkmayan insandan kork)
3-Azdı acadan bu da çığtı bacadan.
(Sanki az derdim vardı bir de bu çıktı başıma)
4-Günde gelen kül üstüne , ayda gelen Gül üstüne
(Çok sık gelen misafir usandırdığı için kül üstüne oturtulur, nadir gelen misafir Gül üstüne)
5-Çağrıldın yere erinme,çağrılmadığın yere görünme
(Davet edildiğin yere git,davet edilmediğin yere görünme)
6-Milletin gözündeki çöpü görür,öz dalındaki kereni görmez.
(Keren-evlerin ortasındaki büyük ağaç gövdesi.Kendi büyük sorununu görmez,etrafındaki insanların
Küçük sorunlarını görür)
7-İt ite buyurur it de kuyruğuna
(Biri iş yapmaya üşenir başkasına buyurur o da başkasına )
8-Şahna'yı köye koymuyorlar,Şahna diyor " tüfoğumu nereye asayım "
(Şahna'yı köyde istemiyorlar O kalmak için tüfeğini nereye asacağını soruyor.)
9-Korkak min defe öler,yiğit bir defe
(Korkak insan korkusundan her gün ölür,yiğit insan sadece öldüğü gün ölür)
10-İlanın ağına da nehlet,garasına da.
(Yılanın akı da karası da kötüdür )
11-Yetim oğurluğa çıhanda,ay akşamdan ışır...
(Yetim öyle şansızdır ki hırsızlığa bile çıksa ay ortalığı akşamdan aydınlatır)
12-Lotuynan gezen, lotu olar.
(Serseriyle gezen serseri olur)

Bunlar da çocukluk arkadaşım Funda'dan
13-Men neynirem gızık teşti içine gan kusam.
(Ben ne yapayım altından leğeni içine kan kustuktan sonra)
14-Tezzeği goyup daşın gününe ağlama (tezeği bırakıp taşa ağlama,tezek eriyip gider taşa bir şey olmaz)
15-Ele mi ? Bu da meni.Hançer al buda meni,gör ne güne galmışamm beğenmir bu da meni.
(Öyle mi ? Bu da beni .Hançer al buda beni ,  bak ne güne kalmışım beğenmiyor bu da beni)
16-Yavrular yavrular ağaçta guş yavrular , ellerin derdi piter menim derdim yavrular.
(Yavrusunun yavrusu ağaçta kuş yavrular,ellerin derdi biter , benimki çoğalır (yavrular)
17-Geçme namert köprüsünden goye aparsın sel seni,yatma tilki gölgesinde goy yesin Aslan seni.
(Mert olmayan bir insanı temsilen köprüden geçeceğine, sel alsın daha iyidir, iki yüzlü insanlara güvenme onların gölgesinde yatacağına medet umacağına,ölümüne de olsa Mert olan Aslana sığın)

Bir de fıkrayla bitireyim yazımı :)
Kadın oğlu çalışıp eve ekmek getirmediği için hayatından bezmiştir.Bir gün oğluna beddua eder

Anne-Oğul yüzün gara gelsin
Oğlu-Men de un sürerem.
(Oğul her işten yüzün kara çıksın,oğlu da ben de un sürerim diyor)

Anne-Oğul etmek atlı,sen yaya ol.
Oğlu-Bir at da men sürerem.
(Oğul ekmek Ata binip hızla uzaklaşsın senden,sen de yaya düş peşine)
( Ben de Ata binip ekmeği takip ederim )







12 Aralık 2013 Perşembe

TANTUNİ





Bir kaç ay önce  arkadaşlarımıza ziyaret gittiğimizde bize güzel bir tantuni ziyafet çekmişlerdi. Berna eşi Fatih'in ablasından almış tarifi (Mersinli oldukları için ) ve tarifi benimle de paylaştı. Geçenlerde ben de denedim biraz tarifi değiştirdim tadı daha güzel oldu diyemem ;) ama güzel oldu. Tantunide et önemli.Bir tantunicide sormuştum özellikle hangi eti kullandıklarını tranç kullandıklarını söylemişti.Evde biraz parça et vardı ( tranç mıydı bilmiyorum :)  eti öncelikle küçük parçalara böldüm , sonra üstüne çıkacak kadar suyla düdüklüde yumuşayana kadar pişirdim daha sonra (burada kuyruk yağı kullanılıyormuş özellikle ) ben biraz tereyağı ve zeytinyağı kullandım.Berna'nın tarifinde bu kısmı yoktu ben ekledim :) biber,domates,sarımsakla eti beraber kavurdum ( o yalnız yağla kavuruyor çok azda su ekliyor ) Yanına fırında patates ve diğer garnitürleri ekledim,Berna bize küçük sandviç ekmeklerle ikram etmişti ben lavaş ekmekle ikram ettim :)







9 Aralık 2013 Pazartesi

DEFNE'DEN İNCİLER






Insan çocuğuyla ilgili herşeyi biriktirmek ve saklamak istiyor ,kendi çocukluğumuzdan yola çıkarsak çocukken,gençken anneme , babama veya bebekliğime şahit olmuş insanlara çok sorardım " nasıl bir bebektim,neler derdim vs" ya da çocukluğuma dair enstantaneleri dinlemek hoşuma giderdi.Şimdi ki çocuklar bizim çocukluğumuza göre daha şanslılar elbette mesela bebekliğime dair elimde hiç resim yok , (annem olan resimlerimizin çoğunluğunu hep uzakta olan kardeşlerine,tanıdıklarına gönderdiği için ) ama şimdiki çocukların daha anne karnında resimleri bile var.Çok takıntılı olmamakla beraber bu tür şeylere özen gösteriyorum.Bu arada söylediği sözler ,espriler vs gibi durumları bilgisayara hep kaydediyordum. Geçen sene bilgisayara format attırmak için verdiğimizde resimler ve bu belgeler komple gitti.Önceliğim resimler olduğu için çok üzülmüştüm.Neyse ki resimleri %5 gibi bir zayiatla kurtarabildik.Ama Defne'yle ilgili yazdıklarıma ulaşmadım maalesef , sosyal paylaşım sitesinde bazen bu şekilde paylaşırdım ,onları topladım ve  aklıma gelenleri yazmaya çalıştım,şu anda beş yaşında işte Defne'nin o güzel dünyasına ait algılamalarla ifade ettiği sözleri .....


05.12.2009-Defne pek anlaşılmayan kelimeler söylüyor ama özellikle söylediği bir kelime var Bitte     ilk başlarda bitti mi demek istiyor diye düşündüm sonra bana sesleniyor galiba dedim bu düşüncemde bir arkadaşımın da farketmesiyle haklı çıktım.Uzun bir süre Meltem anlamına gelen BITTE dedi.....

-----İlk üç kelimelik cümlesi "Baba işe ditti "

01.05.2010-Defne'ye bebekliğinden itibaren hep kucağımda uyuttum,uyutmaya çalışırken ninni söylerdim,hep huzur içinde uyudu söylediğim ninnilerle.Kucağımda yine uyuturken o sırada eşimle konuşuyordum, (bazen konuşmam da işe yarardı) sonra Defne'nin birşeyler mırıldandığını farkettim her zaman söylediğim ninniyi söylüyordu "annem annem güzel annem meni al kucağınaaaaa,ninniler süle manaaaaaa"

11.02.2011-Defne anne işe gitsin mi? "Men de işe gidecem"

15.02.2011-Yemekte hamsi tava yapmıştım Defne tabağını önüne çekti "mmm balık ben balık çok severim" "balıklar da seni çok seviyor Defne "dedim,yüzüme muzip muzip bakıp "Komik anne ,  hiç balıklar insan sever mi ?"

15.03.2011-Iki yaş sendromu;  Hadi gel altını değiştirelim dediğimde " hayır hadimem..."  Yeter artık Defne  "banane yeteymem "

04.04.2011-"Anne büyüyünce ben doktor olcam" "ne doktoru olacaksın Defne " "çocuk doktoru olcam, çocukları muamme edecem"

27.06.2011-" Defne'ciğim bana yastığı verir misin ?" verdi "tank you very much"dedim. "Anne öyle tukudu maç deme,teşekkür ederim de "

30.07.2011-Bir genelleme ; Babalar gazete okur,anneler kipat

01.10.201-Elif Şafağ'ın İskender isimli kitabını okuyorum , Defne yanıma geldi ve resimi göstererek bu kitabın kapağında Elif Şafak erkek kılığında ya" anne bu abi mi abla mı ? " diye sordu  ben de erkek kılığında olduğu için " abi" dedim,yüzüme baktı inanmayan gözlerle  "Hayır abi değil bu ablaaaaa"
          
18.10.2011-Deli gibi dansedip birden durdu " ne oldu Defne ? " dedim " anne şarjım bitti "

 20.11.2011-Ali dedesiyle oynamak için arıyor "Ali,Ali neredesin ?"

05.01.2012- Albümlere bakıyor hep aynı resimlere baktığı halde bugün hamileliği merak ediyor ben de O'nun anlayacağı şekilde anlatıyorum, karnımda nasıl durduğunu vs.Bunun üzerine"Anne ben senin karnındayken elim kalbine değiyor muydu ?"

27.05.2012-Büyükçekmece sahiline gidiyoruz ve Defne arkadan şöyle diyor"üç tane çekmece var Büyükçekmece,ortancaçekmece, Küçükçekmece "

26.06.2012-Ablam yurtdışında çektirdiği resimlere bakıyor Defne'yle beraber resimlerde tesadüfen arkada çıkan zenci insanlar var Defne "Ayşe teyze bu adamlar neden gıpgri ?"

12.07.2012-Annemle ablam sohbet ediyorlar,annem eşimin kuzeninin eşinin ismini bir türlü hatırlamıyor , Müberra Defne'ye soruyorlar "haaaa anneanne sen hibiba yı soruyorsun"

30.06.2012-Sabah erken kalkmış yanıma geldi "anne hadi kalk sabah oldu" biraz daha uyumak istiyorum ama Defne vazgeçmiyor "anne hadi kalk sabah oldu bak gökyüzü mavi lacivert değil ki "

22.01.2013-Kardeşi yeni doğmuş (7 günlük kadar ) evde bir sürü çikolata var Defne çikolata yemek istediği için beni de ikna etmeye çalışıyor "anne çikolata yiyelim mi ? Sen de yer misin? bence ye anne ye ki kardeşim çikolatalı süt içsin "

Ağustos 2013 -Okuldan arkadaşı Mert Şahin'e bahardan beri aşık olduğunu söylüyor  ,bir gün oyuncak laptopunu kucağına aldı ve kendi kendine konuşmaya başladı "mmmm bakayım aşkım Mert Şahinden nektup gelmiş mi? Mmm gelmiş dur ben de yazayım.Canım aşkım Mert Şahin beni üzmeden bana beyaz çiçekler al , güzel bir gelinlik al ve benimle evlen lütfen "

05.09.2013-Dışarı gitmek istiyor bunun için benimle hiç susmadan konuşuyor "anne dışarı çıkalım Parka gidelim ya da bahçeye gidelim anne ne dersin evet evet bahçeye gidelim ama hangi bahçeye
gidelim ha anne hangi bahçeye gidelim " ben de espri yapmak için "Dolmabahçe'ye gidelim " dedim "ama anne olmaz ki Dolmabahçe Atatürk'ün Bahçesi "

20.11.2013-"Anne ben abla olmayı hiç sevmedim sen kardeşimi karnına geri koy bana abi veya abla getir"







5 Aralık 2013 Perşembe

DEFNE'NIN ARKADAŞLARINA YAPTIĞI SÜRPRIZI


 
     Bir anne olarak Çınar Cem'in bakımıyla ilgilenmek (üstüne üstlük Çınar Cem Mayıs ayında 4 aylıkken bir ameliyat oldu ) neredeyse tüm zamanımı alıyor.Defne'ye fazla zaman ayıramadığım için  mümkün olduğunca yemek yaparken,O'nu yıkarken vs gibi evişleri veya O'nun özbakımını yaparken oyun oynayarak zaman ayırmaya çalışıyorum. Ikisinin de yüzünün gülüyor olması beni çok mutlu ediyor.
  Iki  kadar ay önce Defne okuldaki sürpriz gün için çok güzel bir fikir verdi,bebek maması kavanozlarını boyayalım,içine de çikolata falan koyalım anne dedi.Çok güzel bir fikir dedim ama yalnız yeterli sayıda yok,(Defne'de bayağı alıyordum bu mamalardan,Çınar'a çok gerekmedikçe almıyorum) biriktirelim öyle yaparız dedim.Sınıf mevcudu kadar kavanozu biriktirdikten sonra aşağıdaki gibi kavanozları cam boyasıyla boyadı,üstlerine kağıttan kapaklar çizdim Defne kesti.Arkadaşlarının ve öğretmenin isimlerini yazdım.Sonra içine kurabiye yaptık beraber,içlerine doldurduk Öğretmeni Defne coşkuyla nasıl yaptığınızı anlattı dedi.Sevindim açıkçası,işte Defne'min
süper fikri ve yaptıkları....




ÖRGÜ YELEK

  Yıllar önce bir mağazada triko bir yelek  gördüm. Biraz inceledikten sonra bunu örgü olarak denemeye karar verdim.Bir kaç yıl önce yaptım ama oldukça uğraşmak zorunda kaldım.Bundan ablama ve Defne'ye yapmıştım.Geçenlerde Defne'yle dolabındaki kıyafetleri ayırırken bu yeleği gördük biraz küçülmüş tabi haliyle . Yine de küçülmüş haliyle resmini çektim.Büyük daireyi şişle örerek başladım aralarda gelişigüzel arttırınca daire formuna girdi,yeteri kadar ördükten sonra  üzerini tığla devam ettim.Bittikten sonra gizli dikişle yanlarını birleştirdim.Tam ortadan bant şekilde tığla örüp üst kısımda birleştirdim.Değişik ve güzel oldu ,küçüldüğü için şimdi aynı örnekle yine yapacağım,bu kez değişik renkler kullanmayı planlıyorum.




ŞEKER KURABIYE VE PASTA ÖRNEKLERI

  Becerikli ve marifetli insanları severim.İnsanın gelişiminde çocukluk döneminin izlerini taşıması çok doğaldır.Annemin pratik ,becerikli ve anlayışlı tavrının izlerini taşır bu huyum.İlginç fikirleri,yaşamını kolaylaştıran pratik tavırları hep hayranlık uyandırdı bende.Bu sebeple olsa gerek bu meziyetlere sahip insanlara haklarını teslim ederek yaklaşıyorum,işin özü şimdi bahsetmek istediğim insan becerikli ve iyi kalpli biri ve O'nun yaptıklarıyla ilgili.
 Tülay eşimin çok samimi arkadaşının eşi.Geçtiğimiz kurban bayramında Afyon'a O'nları ziyarete gittiğimizde tanık olduklarımı paylaşmak istiyorum.Tülay ve eşi Muharrem  son zamanlarda acılarımızı,sevincimizi, mutluluğumuzu yürekten paylaştığımız insanlar oldu.Karşınızdaki insanın güzelliğini size hissettikleriyle hissedersiniz ya ben bu iki insana baktığımda güzel iki insan görüyorum.Bu arkadaşlarımız realitede de güzel oldukları kadar benim algılamamda da çok güzel ve iyi insanlar .
  Tülay'ın arkadaşları ve arkadaşlarının çocukları için yaptığı güzel şeyleri paylaşayım öncelikle.Bu resimler yeni doğum yapan arkadaşlarının bebekleri için hazırladığı şeker kurabiyeler.Çok anlamlı ve güzeller öyle değil mi?







Bu resimdekiler de Ada bebek ve abisi için.Kırmızı arabalı kurabiyelerde Kayra abi oldu yazıyor. Kayra çok sevinmiş bu kurabiyeleri gördüğünde .



Hediyelerini bu şekilde paketleyip götürüyor.





Hayatımda tatlılar ve pastalarla aram pek olmadı açıkçası.Mesela tencere yemekleri vs.konusunda mütevazilik yapmadan iyi olduğumu söyleyebilirim ,bu da ilgi meselesi olsa gerek .Tülay'ın hazırladığı çok güzel pastalar da var.İşte onlardan bir kaçı.
Medovik pasta




Oğlu Rüzgar için hazırladığı şeker hamurlu 2. Yaşgünü oastası.

Bu pastanın yapılış şekli çok ilginç Gül yapraklarını yıkıyıp derin dondurucuda saklıyor sonra çıkarıp şeker hamurlarına bu şekilde form veriyor.Ne kadar iştah açıcı görünüyor ama insan yemeye kıyamaz




Bu pastayı ve kurabiyeyi arkadaşlarının nişan töreni için hazırlamış.Çok hoş olmuş gerçekten.


Bu pasta da konseptine çok uygun bir pasta olmuş. :)



Evde Çınar Cem için aldığım mama kutularını nasıl değerlendireyim diye düşünüyordum bir çözüm bulana kadar bir kenarda saklıyordum ve biriktiriyordum.Tülay  bu mama kutularıyla çok güzel  saklama kutuları yapmış çok güzel bir fikir bunu ben de deneyeceğim , burada o zaman paylaşırım.Mama kutularının üzerine duvar kağıdı yapıştırmış.Yine küçük kağıtların üzerine pirinç 
gibi bakliyatların isimlerini yazıp yapıştırmış.











     

GRUP ABDAL. Ervahı-ı Ezelde



  Ablamın sayesinde dinlemeye başladım bu grubu.Bir süre önce solistin  (Haluk Tolga İlhan) gruptan ayrıldığını öğrendim yolu açık olsun ama yine de çok üzüldüm.Benim bahsetmek istediğim bu grubun söylediği Ervahı-ı Ezelde türküsü ve türkünün sözlerine can veren Ozan Sümmani'nin hazin yaşam öyküsü.

Ervahı ezelde levhi kalemden bu benim bahtımı kara yazmışlar
Bilirim güldürmez devri alemden bir günümü yüzbin zara yazmışlar 
Dünyayı sevenler Veli değildir canı terkederler deli değildir
İnsanoğlu gamdan hali değildir her birini bir efkâra yazmışlar
Nedir bu sevdanın nihayetinde yadlar gezer yarin vilayetinde
Herkes diyarında muhabbetinde bilmem bizi ne civara yazmışlar
Olaydım dünyada ikbali yaver el etsem sevdiğim acep kim ne der
Bilmem tecelli mi yoksa ki kader beni bir vefasız yare yazmışlar
Yazanlar Leyla'yı Mecnun kitabın Sümmani'yi bir kenara yazmışlar.

Sümmani'nin asıl adı Hüseyin'dir.1860 yılında Samikale Narman'da doğmuştur.1915 yılında Narman'da ölmüştür.Rivayete göre küçük yaşta sığır çobanlığı yaparken köyünün civarında Ablaktaşı mevkiinde uyur rüyasında 3 derviş O'na bir tepsi içinde 3 bade verir Hüseyin'den içmesini isterler.Bardağı eline aldığında dervişlerden biri "Hüseyin bu bir aşk badesidir,aşkının adı Gülperidir,Bedahşah' kentinde Şah Abbas'ın kızıdır sen O'na O da sana aşıktır.O'na Gülperi'nin cemâlini gösterirler.Hüseyin rüyasında bu üç badeyi içerken Gülperi de rüyasında aynı dervişlerin elinden üç bade içer.Hüseyin'e rüyasının sonunda yeşil mürekkeple bir yazı okuturlar.

"Üç harf okuttular yeşil yapraktan okudum harfini noktasın tek tek"

Uyandığında ne dervişler vardır ne de Gülperi .Köyüne doğru yola çıktığında bir atlı durdurur O'na "Hüseyin oğlum korkma sen teceğine erdin bundan sonra senin mahlasın Sümman.Bu dünyada kavuşmak senin için haram" der.Sümmani anlam olarak sonuncu,sona ait demektir.
Hüseyin aşkından hasta olur,aşkı her geçen gün içinde büyür de büyür... Babasıyla katıldığı bir sıra gecesinde sıra O'na geldiğinde çocuk haliyle okuduğu türkü duyanları şaşkına çevirir ve herkes hep bir ağızdan O'nun "badeli aşık" olduğunu söylerler.



"Dediler : Sümmani gel etme meram.Adamı çürütür dert ile verem.Sen için dünyada kavuşmak haram.Hüdan böyle salmış kalemin tek tek "

Sümmani bu olaydan sonra aşıklara karışır,Erzurum'da saz çalmayı öğrenir.  Aradan yıllar geçtikçe yerinde duramaz ve sevdiğini aramaya karar verir.Kafkaslar'a ,İran'a, Bedahşah'ı tanıyan Gülperi'yi bilen bir insana rastlayamaz.Hint,Afgan topraklarına gider,söylenene göre bir gurbeti beş yıl sürmüştür.Bu arada aşıklıkta pişmiş ününe ün katmıştır.Dönemin ünlü aşıklarıyla atışmıştır.

Aradan yıllar geçer bir gün çocukluğunun ve gençliğinin geçtiği Ablaktaş'a gider.Orada geçmişini tad edip hayallere dalar.Aynı zamanlarda Gülperi de Sümmani'ye ulaşmak ister.Sümmani'yi bulması için iki kardeşi görevlendirir.İki kardeş uzunca bir zamandan sonra Kafkas'lara kadar gelirler.Bu esnada gördükleri insanlara Sümmani'yi sorarlar.Bu kişiler; " Biz O'nun akrabalarıyız, Sümmani öldü,Gülperi adında bir kızı sevdi bu aşkı için pir elinden bade içti. işte o günden beri Gülperi'nin aşığı olmuştur.Ömrünce Gülperi'nin acısını çekti sonunda O'na hasret gitti"

Iki kardeş Sümmani'nin ölümüne çok üzülürler ,  döndüklerinde Gülperi'ye doğruyu söylemeye karar verirler.Şah'ın sarayına yaklaştıklarında bir cenazenin kalmakta olduğunu görürler.Bu Gülperi'nin cenazesidir.


Der Sümmani tamam oldu muhabbet
Biz varalım siz olasız selamet
Kalktı bu karneden çekildi kısmet
Göründü gözüme yol yavaş yavaş

Sümmani'nin yaşam öyküsünü öğrendikten sonra ne zaman bu türküyü dinlesem hüzünlenmekten,gözyaşı dökmekten kendimi alamıyorum......